Ailelerde Kabullenme Süreci ve Evreleri

Aileye hiçbir problemi olmayan yeni bir bireyin katılmasının bile bir stres kaynağı olduğunu düşünecek olursak, gelişimsel bir problem taşıyan bir çocuğun katılımının eşler arasındaki ilişkiyi, kişinin kendisini algılayışını ve pek çok dengeyi nasıl alt üst edeceğini görmemek mümkün değildir. Anne baba bir çocukları olacağını öğrendikleri andan itibaren onunla ilgili beklentileri oluşturmaya başlar. Bu konuyla ilgili kitaplar okunur, kıyafetler hazırlanır, muhtemel isimler seçilir. Elbette hiç kimse problemli bir çocuk dünyaya getireceği ile ilgili bir beklenti içinde değildir. Her ne kadar bu tür korkular hamilelik sırasında annenin aklına zaman zaman gelse de bunlar bertaraf edilir ve planlar yine mükemmel çocuk üstüne kurulur.

Tüm bu duygusal geçişlerden ve uyumlardan sonra doğum gerçekleşip on sekiz ay, bir yaş gibi bir dönemde çocuğunuz ile ilgili olarak yolunda gitmeyen bir şeyler olduğunu düşünmek ilk sarsıcı dalgadır. Daha sonra uzmanlar tarafından sizin şüphelerinizi doğrulayıcı ancak şık sözcüklerle ifade edilen durum sizin hayal ettiğiniz çocuktan çok uzaktır. Bütün hayallerinizi bir anda silmeniz ve kafanızda çocuğunuz ile ilgili olarak yeni bir tasarım geliştirmeniz gerekmektedir ki, en zor kısımda buradadır.

Çocuğun normal bir gelişime sahip olamayacağını duymak anne baba için şok etkisi yaratan bir açıklamadır. Bunun yaratacağı etki çok sevilen bir kişinin ardından yas tutmaya benzer bir tepkidir. Bu süreç bir gün, bir ay ya da birkaç ay gibi kısa sürede tamamlanmamaktadır. Bu süreç içinde anne babanın farklı duygusal tepkiler yaşayacağını biliyoruz. Bunlar şok, inkâr, suçluluk, kıskançlık, dışlama ve uyumdur(Blacher,1984;Bristor,1984;Farber,1968)

Bu duygusal süreçleri kısaca açarsak şüphelerin başlamasından sonra yaşanan yolculukta karşımıza şunlar çıkar:

BELİRSİZLİK: Çocuğunda gelişimsel bir problem ya da iletişim problemi ile karşılaşan pek çok aile, çocuğu anaokulu hatta ilkokul dönemine gelene kadar kesin bir tanı duyamaz. Yolunda gitmeyen bir şeyler olduğu bellidir ancak çocuk görünüş olarak ve fiziksel olarak gayet sağlıklı ve normaldir. Anne babalar “acaba biz çok mu evhamlıyız?”diye endişelere düşebilmekte, aynı zamanda ailedeki yakınlarda “bu çocuğun hiçbir şeyi yok, siz büyütüyorsunuz, amcası da böyleydi” gibi açıklamalarda anne babanın aklını daha da karıştırabilmektedir.

Bu dönemde ailelerin beklentisi bir doktorun çıkıp “evet problem şu ve bu ilacı alınca altı ayda geçecek” demesidir. Bu dönemdeki belirsizlik aileler için çok yıpratıcıdır.

ŞOK: Ailelerin çocuklarının bir problemi olduğunu duyduklarında yaşadıkları ilk duygu şoktur. Bu durum sanki her şeyin bir an için durması ve o anda söylenen hiçbir şeyin duyulup anlaşılamaması gibi bir haldir.

İNKÂR:  Anne baba şok durumundan çıktıktan sonra etraftan bu problemin nasıl bir şey olduğu ile ilgili bilgi toplama işine girişir. Ve günümüzde en popüler bilgiye ulaşma aracı internette bu konu ile ilgili milyonlarca dokumana ulaşılabilmektedir. Bu bilgiler çocuğun gösterdiği özellikler ile kıyaslanır, bazen benzerlikler bulunup hayal kırıklıklarına kapılırken, bazen de uymayan noktaların olduğu görülüp doktorun yanlış teşhis koymuş olabileceği düşünülür.

SUÇLULUK: Ailelerin en sık yaşadıkları duygu suçluluktur. Suçluluk eşlerin birbiri ile ve çocukları ile ilişkilerini zedeleyecek bir duygudur. Çünkü bu zaman zaman kişinin kendisine yönelebileceği gibi zaman zaman da eşine yönelebilir.”Hamileliğim sırasında bilgisayarın başında çok zaman geçirdim ya da hamilelik sırasında saçımı boyatmasaydım belki böyle olmazdı” diyen annelere çok sık rastladığımızı söylemek şaşırtıcı olmamalıdır.

KIZGINLIK: Bu anne babaların en sık yaşadıkları duygulardan biridir. Kızgınlık bazen eşine bazen de problemli çocuğa yönelebilir. Anneler bazen çocuklarının bildiklerine emin oldukları şeyleri yapmadıklarını gördüklerinde son derece sinirlendiklerini ifade ederler.”Bu neden benim başıma geldi” “bunu hak etmek için ne yaptım?”soruları bitmek bilmez.

DEPRESYON: Aileler çocuğun problemi ile yaşamaya biraz alıştıktan sonra, kendilerini tükenmiş, yorgun ve gelecekle ilgili olarak ümitsiz hissetmektedir.

KABUL: Bir kez aileler tüm bu karışık duyguların girdabında dönüp durduktan sonra çocukların problemini kabul edip daha gerçekçi planlar yapabilmektedir. Bunun sonuncunda çocuk için yüksek ama ulaşılabilecek hedefler koymak ve bunlar üstünde çalışmaya başlamak en doğrusudur. Ailelerin ihtiyacı olan somut hedefler konulmuş bir eğitim programı içinde çocuklarını güvenli olarak bırakabilecekleri ve eğitimine faydası olduğuna inandıkları eğitim kurumlarıdır. Bu aileler için somut gelişmeleri görmek kadar faydalı bir şey yoktur.

AİLE PAYLAŞIMLARI

Soru: Çocuğunuzun durumunu ilk öğrendiğinizde neler hissettiniz?

*Çok mutsuz oldum.

*İleride daima ilaç kullanmak zorunda kalacak olmasının zekâsına zarar verip vermeyeceğini düşündüm

*O zaman ki mutsuzluğumun yanında ölüm bile az kalırdı, ölümden bile büyük acıydı.

*Niye benim kızım diye isyan ettim.

*Dünyamın karardığını hissettim. Başka ne hissedebilirim siz söyleyin?

*Geçici bir durum olduğunu düşündüm.

*Yıllarca bunu hep kötü bir rüya sandım.

Soru: Çocuğunuzun durumu aile ve toplum içindeki ilişkilerinizde değişikliğe neden oldu mu? Bu değişiklikler nelerdir?

*En yakın dost ve arkadaşlarımız çocuğumuzun iyileşemeyeceğini, ömür boyu böyle kalacağını ve böyle çocukların ömürlerinin az olduğunu söylediler. Umudumuzu kırmaya çalıştılar. Yaşamımızda değişiklikler oldu tabi.Kızımı devamlı kontrol altında tutmam gerektiği için ,değişik konularla ilgilenemiyorum ve onunla gittiğim yerlerde uzun zaman oturamıyorum.

*Çocuğumun durumu bütün ailede büyük bir üzüntü yarattı, tüm aile sanki bunalıma girdi.

*Değişiklikler oldu. Şimdi diğer insanlarla daha seyrek görüşüyoruz. Bu insanlardan kaçmak değil. Çocuğumuzun diğer rahatsızlıkları (bronşit, v.b.) yüzünden. Çünkü dışarıya her çıktığımızda hastalığı tekrarlıyor.

*Hayata tamamen küstüm. Hiç bir yere gitmek ve hiç kimseyle görüşmek istemiyorum. Beni hiçbir şey mutlu etmiyor.

*Hayatımda hiçbir değişiklik olmadı.

* Akıntıya kürek çekmek çok zor.

*Toplum içindeki ilişkilerimizde değişiklik oldu. Herkes oğlumun neden böyle olduğunu sormaya başladı. Çocuğumun davranışları bazı insanların ilgisini çekiyor ve çeşitli sorular soruyorlar.

Derleyen Okul öncesi öğretmeni Ö. Nihal Atasoy

Kaynakça:

SOS-OTİZM; İNCİ VURAL

OTİZM; DR. Yeşim FAZLIOĞLU, UZM. Meral EŞME YURDAKUL