Çocuk Sömürüsü (İstismarı): Kabuk Bağlayamayan Yaramız
Çocuk Hakları içerisinde en önemli boyutlardan birisi de çocuğa yönelik istismar ve şiddet olgularıdır. Çocuk istismarı geniş kapsamlı bir olgu olmasına karşın, fiziksel ve cinsel istismar olguları vücuda yönelik zararları açısından daha ön planda incelenmektedir. Çocuk istismarı, 0-18 yaş grubundaki çocuğun kendisine bakmakla yükümlü kişi veya kişiler tarafından zarar verici olan, kaza dışı ve önlenebilir bir davranışa maruz kalmasıdır. Bunun çocuğun fiziksel, psiko-sosyal gelişimini engelleyen, gerçekleştiği toplumun kültür değerleri dışında kalan ve uzman tarafından istismar olarak kabul edilen bir davranış olması gerekmektedir. En önemli kriteri de çocukta iz bırakan, onu etkileyen bir davranış olmasıdır. Çocuk istismarı çok yönlü bir olay olduğu için mutlaka bir takım çalışmasını gerektirmektedir. Bu tıp uzmanları, psikoloji, pedagoji, çocuk gelişimcileri, sosyal hizmet uzmanları ve hukukçulardır. Özellikle konunun öğrenilmesi, toplumun bilgilendirilmesi ve duyarlılık kazandırılması açısından bu konuda çalışan profesyonellere çok iş düşmektedir.
Ne yazık ki, ne Çocuk Hakları Evrensel Bildirisi ne de 1979 yılının Çocuk Yılı olarak seçilmesi, çocuklara karşı gerçekleştirilen olumsuzları değiştirmemiştir. Günümüzde halen yoksul ailelerin çocukları yoksul, varlıklı ailelerin çocukları ise çok varlıklıdır. Bildiri, ne yeryüzünde yaşanan bebek ölümlerini azaltmıştır, ne de yaşayanların sağlık ve eğitim düzeylerini yükseltmiştir. Bu çocuklar ne yazık ki, en temek hak olan yaşama hakkından, beslenme ve sağlıklı olma hakkından yoksun yetişmektedirler ve ne yazık ki çocukluğun tarihi, bu sömürülerle doludur.
Çocuklara uygulanan fiziksel istismarın tarihçesi antik çağlara kadar uzanır. Ancak bu konu ile ilgili çalışmaların gün ışığına çıkması ancak yüz yıllık bir geçmişi kapsamaktadır.
Dünya Sağlık Örgütü’nün 1999’da yaptığı tanıma göre, çocuk istismarı veya çocuğa karşı kötü muamele; sorumluluk, güven ve yetenek ile ilgili genel durumunda çocuğun sağlığına, yaşamına, gelişimine ve değerine zarar verebilen, fiziksel ve/veya emosyonel kötü davranışı, cinsel istismarı, ihmali, her türlü ticari çıkar için çocuğun kullanılmasını içeren her türlü davranışladır. Bir başka deyişle, çocuktan 6 yaş büyük bir yetişkin, toplum veya ülkesi tarafından, çocuğun sağlığını ve gelişimini olumsuz yönde etkileyecek bilerek veya bilmeyerek yapılan davranışlardır.
Çocuk istismarını 4 kategoride sınıflandırmak mümkündür. Bunlar fiziksel, duygusal, cinsel istismar ve son olarak da çocuğu ihmal etmektir. Bunlara kısaca değinecek olursak:
Fiziksel istismar; en geniş anlamda çocuğun kaza dışı yaralanmasıdır. Değişik ülkelerdeki çalışmalarda fiziksel istismar sıklığı %0.45 ile %64 arasında bildirilmektedir. Çocuğun ağzına biber sürmek, sarsmak, kulağını ve saçını çekmek, çocuğun vücudunun herhangi bir yerine hafif şiddette veya parmakla vurmak gibi fiziksel cezalandırmalar orta derecede fiziksel istismar olarak kabul edilirken; çocuğa şiddetli elle veya ayakla vurmak, yakmak, boğmak gibi fiziksel cezalandırmalar ise şiddetli fiziksel istismar olarak kabul edilmektedir. Buradaki en önemli sorun fiziksel istismar türü olarak tanımlanan bu cezalandırma şekillerinin, bazı toplum ve kültürlerde istismar olarak algılanmaması veya tanımlanmamasıdır. Hatta bazı toplumlarda ve kültürlerde yer alan bu davranışlar çocuğun disiplini ve terbiye edilmesi için gerekli olarak düşünülmektedir. Örneğin; “Dayak, cennetten çıkmadır.”, “Annelerin /Öğretmenin vurduğu yerde gül biter” gibi ülkemizde herkesin dilinde olan atasözleri, ebeveynlerin çocuklarına uyguladıkları istismarı haklı göstermektedir.
Duygusal istismar; gündelik yasamda en sık rastlanan istismar tiplerinden birisi olan duygusal istismar, ebeveyn ya da çevredeki diğer yetişkinlerin çocuğun yetenekleri üstünde istek ve beklentiler içinde olmaları ve saldırganca davranmaları olarak tanımlanır. Beş farklı ülkede yapılan bir çalışmada çocuğa bağırmak %75 -80 oranında bulunup, en sık görülen emosyonel istismar olduğu saptanmıştır. Duygusal istismar psikolojik gelişmenin duraklamasına neden olacak sözel istismarı veya aşırı emirleri kapsayan çocuğun kimliğini zedeleyen ve bozuk davranışları ortaya çıkaran tavırları içermektedir.
Cinsel istismar da; çocuğun en az kendisinden altı yaş büyük bir kişi tarafından cinsel doyum için zorla veya ikna edilerek kullanılması ya da başkasının bu amaçla çocuğu kullanmasına izin verilmesidir. Cinsel istismar davranışları arasında çocuğun genital bölgelerine dokunma, teshircilik, röntgencilik, çocuğu pornografi ve fuhuş malzemesi yapma, cinselliğe teşvik eden konuşmalar ve pornografik film seyrettirme gibi davranışlar yer almaktadır. Cinsel istismara maruz kalan çocuklarda tekrarlayıcı, rahatsız edici düşünceler, olayla ilgili kabuslar, uykuya dalma güçlüğü, öfke patlamaları, konsantrasyon güçlüğü, ilköğretim sonrasında ve ergenlerde olay anini yaşıyormuş gibi hissetmeleri, olayı anımsatan nesnelere karşı yoğun kaygı, korku tepkisi, olayı anımsatan yerler, kişiler, görüntüler ve konuşmalardan kaçınma, yineleyici oyunlar görülebilecek davranış şekilleridir. Ayrıca, yaşadıkları cinsel travmayı yeniden yasama ve tekrarlama korkusu, cinsel kimlik bozuklukları, cinsel işlev bozuklukları olabileceği gibi tersine cinsel eylemde bulunma, sik mastürbasyon yapma, yaşına uygun olmayan cinsel davranışlar, cinsel oyunlar oynama, erişkinleri ayartıcı davranışlarda bulunma gibi davranışlar da geliştirebilmektedirler. İhmalde ise; çocuğa bakmakla yükümlü kişinin bu yükümlülüğünü yerine getirmemesi, beslenme, giyim, tıbbi, sosyal ve duygusal gereksinimler ya da yaşam koşulları için gerekli ilgiyi göstermeme gibi, çocuğu fiziksel ya da duygusal yönden ihmal etmesi seklinde tanımlamaktadır. Fiziksel ve cinsel istismara göre çok daha göreceli olduğu için tanısı zordur. ihmal ve istismarı ayıran en temel nokta ihmalin pasif, istismarın ise aktif bir davranış şekli olmasıdır.
Sağlıklı nesiller yetiştirmenin önündeki en önemli engellerden birisi ve 21. yüzyılın en büyük ayıplarından birisi, bilmeyerek de olsa çocuğun istismar edilmesidir. Çocuğun bakımını üstlenen kişilerce çocuğu belli disiplin kalıpları içine sokabilmek, kendi davranış biçimlerine çocuğu benzetebilmek amacıyla acili bir uyaran kullanılması insanlığa yakışmayacak bir davranıştır. Oysa ki, bir çoğu bilinçsizce yapılan, eğitimsizliğin önemli rol oynayabileceği bu davranışlar, düzeltilebilir davranışlardır. Bu olayların saptanması ve önlenmesinde, adli tıp uzmanlarına, çocuk cerrahlarına, aile hekimlerine, çocuk psikiyatristlerine, hemşirelere, öğretmenlere, psikologlara ve pedagoglara önemli görevler düşmektedir. İstismar olaylarının değerlendirilmesinde en önemli boyut olaya maruz kalan çocuğun tıbbi muayenesi ve tedavisidir. Bu boyut ebeveynlerin değerlendirilmesi, sosyal koşulların incelenmesinden daha ön planda gelmektedir.
BURÇAK ENGİN – Psikolog – Algı Özel Eğitim Merkezi
Yararlanılan Kaynaklar
POLAT, Oğuz (1999), ‘’Tıbbi Açıdan Çocuk Hakları Ve Çocuk İstismarı’’, Cumhuriyet Ve Çocuk, 2. Ulusal Çocuk Kültürü Kongresi Bildirileri, Ankara Üniversitesi Basımevi, Ankara, ss. 517-533.
YÖRÜKOĞLU, Atalay. (1989), Değişen Toplumda Aile ve Çocuk, 3. Baskı, Özgür Yayın Dağıtım. İstanbul.
TOPBAŞ, Murat (2004), İnsanlığın En Büyük Ayıbı: Çocuk İstismarı, TSK Koruyucu Hekimlik Bülteni, Sayı 3, Karadeniz Teknik Üniversitesi, ss. 76-80.