2 Nisan Dünya Otizm Farkındalık Günü – Bakırköy Gazetesi

2-Nisan-Dünya-Otizm-Farkındalik-Günü2 Nisan Dünya Otizm farkındalık günü yaklaşırken Mecidiyeköy’de bulunan Algı Özel Eğitim ve Rehabilitasyon Merkezi’nden Okul Öncesi Öğretmeni Emine ENGİN’in misafiri olduk. Röportaj teklifimizi kabul eden, Emine ENGİN bize Otizm ve ailelerin yaşadığı durumu anlattı.

Mesleğiniz/branşınız nedir?
Okul Öncesi öğretmeniyim

Kaç yıldır bu alanda görev yapıyorsunuz?
5 yıldır bu alandayım. Bu alandan önce devlet okullarının ana sınıflarında on sene görev yaptım. Görev yaptığım süre içinde birçok öğrenci ana sınıfından birinci sınıfa geçti. Bu öğrenciler geldiklerinde birer ana kuzusu olarak geliyor ve sonrasında temel eğitimi alıp, birer birey olarak üst sınıfa kayıt yaptırıyor. Çocuklara okul öncesi eğitimi verirken, öğretmen özel eğitim gibi fazla zorlanmaz. Çünkü gelen çocuklar sizi anlayabilecek düzeydedir. Siz onlara sınıf içi kuralları, arkadaş ilişkilerini, oyun oynamayı, kendine güven duymayı vb. öğretirsiniz. Bu arada öğretmen zorlanmaz mı? Zorlanır. Kalabalık bir sınıf olursa, davranış sorunları olan çocuklarda varsa.

Oysa özel eğitim böyle mi? Çok farklı. Çocuklarda farklı tanılar, farklı davranış sorunları, farklı sendromlar bunun yanında birde psikolojisi bozulmuş aileler. Hepsiyle ilgili araştırma yapmalısınız. Bilgi sahibi olmalısınız, çok okumalısınız. Sorunlara nasıl yaklaşacağınızı bilmelisiniz. Bu alanda kalmamın en önemli sebebi, özel çocuklar için bir şeyler yapabildiğimi görmek oldu. Normal gelişen bir çocuk için küçük olan bir gelişme, özel çocuk ve ailesi için çok büyük oluyor. Bir şeyler öğretmenin beni çok çok mutlu ettiğini, yaşanan duyguları gördükçe anladım. Farklı çocuklarla çalışmak, onlara faydalı olmak, onlar için bir şeyler yapmak benim için ifade edilemez bir duygu. Öğrencilerimin hepsini çok seviyorum.

Otizm Nedir?
Sosyal, bilişsel, fiziksel, dil gelişimi ve öz bakım becerilerinde 0-36 aydan başlayan gelişim geriliği olarak nitelendirilebilir.

Otizm Eğitimleri Nelerdir?
Otizmli bir çocuğun bütün gelişim alanlarında desteklenmesi gerekmektedir. Bu gelişim alanları ’’sosyal- duyusal- dil- öz bakım- ve bilişsel’dir. Çocuğa destek eğitim verilirken öncelikle bilişsel becerilerin gelişmesi gereklidir. Çünkü bilişsel beceriler otizmli bir çocuğun öğrenmesi gereken temeli baz alır. Bunlar algı -yönerge- taklit-eşleme – oyun- nesne- karşıtlıklar ve boyama becerileridir. Okula giden çocuklara da akademik eğitim verilir. Özel çocuklarımızda çeşitli davranış sorunları ve duygusal tepkiler olabiliyor. Biz bunları da çözümlemeye çalışıyoruz. Davranışı ele alırken öncesinde neler oldu, aile nasıl tepki verdi ve çocuğun tepkisi ne oldu. Bununla ilgili aileye tutacakları bir davranış gözlem formu veriyoruz. Aile bir-iki hafta gözlem formunu dolduruyor. Sonrasında aileyle birlikte bir plan hazırlayarak davranış sorunlarının ortadan kalkmasına yardımcı oluyoruz. Bu sorunlara örnek vermek gerekirse, sese duyarlılık, nedensiz gülme-ağlama, öfke nöbetleri, yaşanılan ortamda yapılan değişiklikler, ( ev-okul ortamı ) , ergenlik, ailenin farklı tutumu, yanlış kullanılan pekiştireçler de bunlardan bazıları.
Özel öğrencileriniz ile ilk karşılaştığınızda neler hissettiniz?
İlk karşılaştığımda önce üzülüyorum. Onların çaresiz, korumasız, etrafından bi haber, kanatsız bir melek olduklarını düşünüyorum. Çünkü o kadar güzeller ki

Özel çocukların aileleri neler yaşıyor?
Neler yaşamıyor ki. Çaresizlik, üzüntü, çöküntü, neden biz? Bunun gibi ardı ardına bitmek bilmeyen soruları kendilerine sorup duruyorlar. Cevap bulmaya çalışıyorlar. Bir de bunun üzerine çevrenin farklı gözle baktığını ve çocuklarının kabul edilmediklerini görünce üzüntünün boyutunu siz anlayın.

Tam da ailelerin yaşadığı sorunlardan söz ederken; psikolojik ve eğitsel olarak nasıl bir süreçten geçtiklerine de değinebilir misiniz?
Bu süreçte aileler zaten psikolojik olarak çok büyük çöküntü yaşıyorlar. Bununla mücadele etmeleri çok zorlaşıyor. Bu durumda psikolojik destek almaları gerekiyor. Bu tanıyla mücadele etmek yıpratıcı olduğu için kesinlikle destek almaları ve sorunlarını güvendikleri birileriyle paylaşmaları gerekiyor. ‘’Benim çevremdeki insanlar beni anlamıyor’’, diyorlarsa bunu çocuklarının özel eğitim öğretmenleriyle paylaşsınlar. Ailenin psikolojik durumunun iyi olması eğitim açısından çok önemlidir. Bana göre anne baba çocuğunun aynası gibidir. Çocuk anne babayı nasıl görüyorsa tepkisi de öyle olabilir.

Eğitsel olarak; Çocuk ailesiyle birlikte bize RAM’dan özel eğitim planı alarak gelir. Ama bunun öncesin de ‘’ tanı alma ve sağlık raporu’’ çıkartma da var. Biz RAM raporundaki çocukla ilgili bilgileri değerlendiririz. Eğitim performansını ve amaçları dikkate alarak, çocukla bir yılda çalışılacak kazanımları seçeriz. Burada önemli bir noktaya değinmek istiyorum. Eğitimci önce çocuğu ailesinden dinlemeli ve iyi bir gözlem yaparak kendi değerlendirmeli, çocuğun yetersiz olduğu beceri alanlarını belirlemeli, daha sonra da bunu aileyle de paylaşmalıdır. Evde desteklemeleri gereken durumları da anlatırız. Burada aile kesinlikle eğitime destek olmak zorundadır. Çünkü devlet çocuklara aylık sekiz saat bireysel, dört saatte grup eğitimi veriyor. Biz sınırlı sürede aileye eğitimde rehberlik yaparak, çocuklarıyla iletişim kuracaklarını, nasıl çalışmalar yapacaklarını, yaşadıkları sorunlar karşısında nasıl davranmaları gerektiğini gösteriyoruz. Aile evde desteklemeyi sürdürürse, eğitimcinin dediklerini yaparsa çocuktaki gelişmeler olumlu olur. Otizm ve diğer özel çocuklarda küçük yaşta ve yoğun eğitime başlama çok önemlidir. Çünkü çocuktaki gelişmeleri hızlı görebilirsiniz. Çocuk yoğun eğitimle ve aile işbirliğiyle daha iyi düzeye gelir.

Bir eğitimci olarak sizce Özel Çocukların aileleri ile nasıl iletişim kurulmalı?
Özel çocukların aileleri ile eğitimci sürekli iletişim halinde olmalı. Kesin yargılı ifadeler yerine, özenli ve ailenin anlayacağı seçilmiş ifadeler kullanılmalı. Aileyle empati kurarak konuşmak burada çok önemli. Aileleri anladığımızı, çocukları için bir şeyler yapabildiğimizi göstermek zorundayız. Açıkçası güvenlerini kazanmalıyız. Onları eğitimin içine katmalıyız. Ailelere nasıl çalıştığımızı gösterip, bunu evde yapmalarını sağlamalıyız. Bunun içinde sık sık konuşmalı bilgi vermeliyiz. Çocukta olan gelişmeleri aileyle paylaşıp, göstermeliyiz. Eğitimci ailelerin ilgi ve beklentileri doğrultusunda destek olmalı ve her ailenin farklı beklentiler içerisinde olduğunu unutmamalı. Ben özel çocuğu ve ailesini, kendimi ve kurumu bir aile olarak gördüğüm den, ailemize yeni biri katıldı diye düşünüyorum. Bu yolda ilerliyorum.

Özel çocuklar için nasıl bir beklenti süreci oluşturulmalı?
Öncelikle ailelere bu sürecin uzun olduğu anlatılmalı ve alıştırılmalı. Ailelere neyle savaşmaları gerektiği, çocuğun gelişim sürecindeki inişleri- çıkışları yazılı- sözlü anlatımlarla gösterilmeli. Eğitimin özel çocuklar üzerindeki etkisi ve devamlılığı konuşularak aileye açık olunmalı. Ne gereğinden fazla umut verilmeli ne de umutsuzluk ve hayal kırıklığı yaşatılmalı.

Özel çocukların topluma kazandırılması için nasıl bir yol izlenmeli?
Burada aileye büyük iş düşmektedir. Çünkü özel çocuk bir gününü ailesinin yanında geçirmektedir. Öncelikle aile çocuğunu kabul etmeli, kendi sosyal ve toplumsal hayatının içine sokmalıdır. Örnek doğum günleri kutlamaları, birlikte dışarıda yemek yeme, alış-veriş yapma, sinemaya gitme gibi eylemleri sürdürmelidir. Bunun yanında aileler çocuklarına kesinlikle sorumluluk vermelidir. Asla çocuklarının yapamayacaklarını düşünmemeli, onlara fırsat tanımalıdır. Her şey ailede başlar. Bunu aileler unutmamalı. Önce özel çocuğumuzu biz kabul edeceğiz sonra topluma kabul ettireceğiz.

Biliyorsunuz ki Nisan ayında otizm farkındalık etkinlikleri düzenleniyor. Otizm ve farkındalık ile ilgili son olarak bize ne diyebilir siniz?
Otizm o kadar geniş bir yelpazeye sahip ki konuşulacak çok şey var. Biz sadece işin görünen bir bölümünden bahsettik. Ama insanlar unutmamalı ki otizm içimizde, ailemizde, çevremizde. Bu çocuklarımız için elimizden geleni millet olarak, devlet olarak yerine getirmeliyiz. Bunu bir aya değil genele yaymalıyız. Özel çocuklarımızı hayatın içinden uzaklaştırılmamalıyız. Biz diğer çocuklardan farklı değiliz. Sadece daha çok ilgiye desteğe ihtiyacımız var.

EMİNE ENGİN

Bakırköy Gazetesi – Röportaj: Ercan KÜÇÜK

Özel Çocuklar Miro’yla Tanışıyor – Milliyet Gazetesi – Kasım 2013

Algı Özel Eğitim ve Rehabilitasyon Merkezi’nin Özel Çocuklar Miro’yla Tanışıyor haberi Milliyet Gazetesi 26 Kasım 2013 tarihli sayısında yayınlanmıştır.

 

miro-sergisi-milliyet-26-kasim-2013

‘Jean Miro İstanbul’da’ sergisinde bugün çocuklar için özel bir gün

Algı Özel Eğitim ve Rehabilitasyon Merkezi’nde eğitim gören otizmli ve aspergerli özel çocuklar, bugün ‘kadınlar, kuşlar ve yıldızların ressamı’ olarak bilinen İspanyol sanatçı Joan Miro’nun eserleriyle tanışacak. Geçen hafta Tophane-i Amire binasında açılan ‘Jean Miro İstanbul’da’ sergisini gezecek olan özel çocuklar, ünlü ressamın masalsı dünyasına konuk olacaklar. Çocukların gezisi için bir de özel atölye düzenlenecek. Çocuklar, daha sonra sergi alanında oluşturulan özel alanda Miro’nun eserlerini boyayacaklar ve duvar resimleri yapacaklar.

“Neşeli çimenler, gülen bulutlur”

Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi (MSGSÜ) ev sahipliğinde Kült işbirliğiyle düzenlenen ‘Jean Miró İstanbul’da sergisinin dünkü konukları farklı gelişim gösteren çocuklardı. Tophane-i Amire binasında açılan sergide çocuklar, ünlü ressamın “masalsı, çocuksu, heyecanlı, umutlu, sevinçli, neşeli” dünyasını tanıdılar. Çocuklar, daha sonra sergi alanında oluşturulan atölyede Miro’nun eserlerinden esinlenerek resimler yaptılar. Uzmanların gözetiminde resimler yapan çocuklar, kağıtlara “neşeli çimenler”, “sevinen kalp”, “gülen bulutlar” resmettiler. En çok maviyi sevdiklerini söyleyen çocuklar, Miro’nun eserlerindeki kırmızıyı da sayfaya eklemeyi unutmadılar.

Algı Özel Eğitim ve Rehabilitasyon Merkezi kurucularından Parin Yakupyan, farklı gelişim gösteren bazı çocukların resime ve müziğe karşı yeteneklerinin diğer sosyal becerilerine göre çok daha gelişkin olduğunu vurgulayarak, “Bu çocuklarımızın yeteneklerinin üzerine daha da eğilmelerini sağlıyoruz. Bu sergide de Miro’nun nasıl algıladıkları, hayal dünyalarında ne canlandırdıkları bizim için çok önemli… Sergiyi gezdikten sonra yaptıkları resimlere de kendi hayallerine aktarıyorlar. ” dedi.

“Biz de varız”

Yakupyan, farklı gelişim gösteren çocukların da diğer çocukların katıldığı her tür sosyal etkinlik içinde yer almasına büyük önem verdiklerinin altını çizerek şöyle devam etti:

“Bizim çocuklarımızın iç dünyaları çok zengin… Onlar da normal gelişim gösteren diğer yaşıtlarının katıldığı her tür etkinliğe katılabilirler.  Tiyatroda, sinemada, sergide ve sosyal hayatın her alanında varolabilmeleri için çabalıyoruz. Biz de varız diyebilmek adına bu tür ortamlarda bulunmaları bizim için çok önemli.”

Yayınlanan Adresler:

http://gundem.milliyet.com.tr/-ozel-cocuklar-miro-yla-tanisiyor/gundem/detay/1797290/default.htm?ref=OtherNews

http://haberler.geliyoo.com/default/ozel-cocuklar-miroyla-tanisiyor

http://www.yurtgundemi.com/ozel-cocuklar-miro-yla-tanisiyor-haberi-6351482.htm

http://article.wn.com/view/2013/11/25/ozel_cocuklar_Miro_yla_tan_s_yor/#/related_news

http://haberdeppo.com/

http://www.haberm.com/milliyet/gundem/ozel-cocuklar-miroyla-tanisiyor.html

http://www.saglikordusu.com/haberler/jean-miro-istanbulda-sergisinde-bugun-cocuklar-icin-ozel-bir-gun/

http://www.kisahaber.net/123/%C3%B6zel-%C3%A7ocuklar-mir%C3%B3yla-tan%C4%B1%C5%9Ft%C4%B1

Otizm Nedir? – Tvnet – Eylül 2013

Algı ABA Terapi Merkezi ABA Program Koordinatörlerinden Psikolog Yeşim TUNA‘nın röportajı, Asuman Ayşenur UĞUR’ un sunduğu, TVNET Kanalında Sağlık Raporu Programında, 30 Eylül 2013 tarihinde yayınlanmıştır.

 

Otizm Konuşuluyor – Show TV – Ağustos 2013

Algı ABA Terapi Merkezi’nden Koordinatör Psikolog Elif SANAL’ın ropörtajı Şengül PALLI’nın sunduğu Show TV Merhaba Bebek programında 11 Ağustos 2013 tarihinde yayınlanmıştır.

Otizmin İlacı Yok Ama Eğitimi Var – E-bebek Dergisi – Temmuz 2013

Algı ABA Terapi Merkezi’nden Koordinatör Psikolog Elif SANAL’ın İlknur EŞSİZ ile röportajı “Bebek Dergisi” temmuz 2013 sayısında yayınlanmıştır.ebebek-temmuz-sayisi

 

Okumak İçin Tıklayınız

ABA Terapisiyle Çocuğunuzun Yaşam Kalitesini Arttırın Mayıs 2013

kavram-myo-algi-aba-terapiÖzel gereksinimli çocuklara teşhis konduktan sonra ailelerin yaşadıkları süreç ve sonrasında izlenmesi gereken yol nedir?

Kavram Meslek Yüksekokulu’nda Algı ABA Terapi Merkezi işbirliğiyle düzenlenen seminerde, özel gereksinimli çocuklara teşhis konduktan sonra ailelerin yaşadıkları süreç ve sonrasında izlenmesi gereken yol ele alındı.

Öğretim Görevlisi Ümit Ertem’in moderatörlüğündeki “Özel Gereksinimli Çocuklarda ABA Yaklaşımının Etkisi” konulu seminerde Psikolog Yeşim Tuna, ABA programının yapısı ve işleyişi hakkında bilgi verdi. Tuna, Türkçe açılımı “Uygulamalı Davranış Analizi” olan ABA’nın otizmli, down sendromlu, zihinsel engelli çocukların eğitiminde, öğrencilerin problem davranışlarını değiştirmede, şirket çalışanlarının performansının arttırılmasında, bağımlılık davranışlarından vazgeçmede kullanıldığını anlattı. ABA’nın birey ile çevresi arasındaki ilişkiyi öğrenmeye yönelik kullanılan bir yöntem olduğunu ifade eden Tuna, bilimselliği kanıtlanmış bu yöntemin genellenebilir olduğunun altını çizdi. Tuna, ABA terapisiyle çocuğun yaşam kalitesinin arttırılabileceğini, özel gereksinimli bireylerin toplum içinde tek başlarına var olabilmelerinin sağlandığını söyledi.

Yas Tutuyorlar

Tuna’nın ardından söz alan Algı ABA Terapi Merkezi uzmanlarından Psikolog Evren Evrim Önal da özel çocukların ailelerinin yaşadığı psikolojik süreçleri anlattı. Önal, özel gereksinimli çocuğu olan ailelerin öncelikle durumdan kendilerini sorumlu tuttuklarını ve suçluluk duygusu hissettiklerini belirtti. Araştırmaların bu ailelerin sevdikleri birinin ölümünden sonra yas tutan kişilerle aynı tepkileri gösterdiğini ortaya koyduğunu anlatan Önal, “Şok, reddetme, öfke ve depresyon, suçluluk gibi duygular yaşıyorlar. Ancak yapılan araştırmalarda, sosyal desteğin ailenin duygusal durumunu olumlu yönde etkilediği bulunmuştur” dedi.

Televizyon Otizmi Tetiklermi? – Röportaj – Cine 5 Ana Haber – Mayıs 2013

Algı Özel Eğitim ve Rehabilitasyon Merkezi ve Algı ABA Terapi Merkezi  Yöneticisi Parin YAKUPYAN ve uzman psikolog Evren Evrim ÖNAL’ın Röportajı Aslı ATASAGUN’un sunduğu Cine 5 TV ana haber bülteninde 19 Mayıs 2013 tarihinde yayınlanmıştır.

Otizm – HTV Bebeğim Büyüyor – Söyleşi – Mayıs 2013

Algı Özel Eğitim ve Rehabilitasyon Merkezi ve Algı ABA Terapi Merkezi Yöneticisi Parin YAKUPYAN ve Koordinatör Psikolog Yeşim TUNA’nın söyleşisi, HTV kanalında Sibel ARNA ile Bebeğim Büyüyor programında 17 Mayıs 2013 tarihinde yayınlanmıştır.

Çocuklara TV İzletmek Otizm’i Körüklüyor! Mayıs 2013

televizyon-cocukAlgı Özel Eğitim ve Rehabilitasyon Merkezi uzmanlarından psikolog Özge Hoşgör, 2 yaşından önce çocuklara televizyon izlettirilmemesi için uyardı.

Televizyon otizmi tetikler mi?

Otizmin nedeni halen kesin olarak bilinmemekle birlikte uzmanlar, televizyonun otizmi tetikleyen bir unsur olduğu konusunda hemfikirler.

Uzmanlara göre, 0-2 yaş arasındaki bebeklerin günde 2 saatten fazla televizyon izlemeleri otizm belirtilerinin artmasına neden oluyor.
Otizm, ülkemizde her 150 çocuktan birinde görülüyor. Erkeklerde kızlara oranla 3-4 kat daha yaygın. Otizmin nedeni halen kesin olarak bilinmemekle birlikte genetik olduğundan kuşkulanılıyor. Henüz otizm geni bulunmasa da uzmanlar bir yandan çevre kirliliği, kimyasal maddeler gibi çevresel faktörlerin de otizmi tetiklediğini düşünüyorlar.

Tetikleyici bir diğer unsur da televizyon karşısında aşırı zaman geçirilmesi dikkat eksikliğine yol açar
Algı Özel Eğitim ve Rehabilitasyon Merkezi uzmanlarından psikolog Özge Hoşgör,  bazı anne-babalar tarafından çocukların ağlamaması ve sakinleşmesi için günde 2 saat ve daha fazla süreyle televizyon karşısında oturtulduğuna dikkat çekti.

0-2 yaş arasında aşırı televizyon izleyen çocukların okul dönemlerinde dikkat eksiklikleri ve özel öğrenme güçlükleri yaşadığına işaret eden Hoşgör, “Televizyondaki renkli uyaranlara çocuklar bebeklik döneminden itibaren maruz kaldıklarında ekrandaki aksiyona odaklanıyorlar ve beyinleri normalden çok daha fazla yoruluyor. Bu durumda çocuklarda bebeklik döneminde sosyal uyaran eksikliğinden dolayı zayıf göz kontağı, dikkat dağınıklığı ve sosyal ilişkilerde yetersizlik gibi otizminde belirtileri olan faktörler kendini göstermektedir” dedi.
Televizyondan uzak dursunlar
Televizyonla otizm arasında nedensel bir ilişki bilimsel olarak kanıtlanmasa da “televizyon otizmi” denilen bir kavramın türediğini vurgulayan Hoşgör şöyle devam etti:
“Ancak unutmamak gerekir ki çocukta var olan otistik belirtiler aşırı televizyon izleme, bilgisayar oyunu oynamada gibi etkenlerle tetiklenmektedir.

Aileler 2 yaşından önce çocuklarına kesinlikle televizyon izlettirmemeleri gerek. Amerikan Pediatri Akademisi önlem olarak 0-2 yaş çocuklarının televizyon ekranlarından uzak durmaları gerektiğini önemle vurguluyor. Otizm belirtileri gösteren veya buna yatkın olan çocuklar, televizyona gösterdikleri ilgiyi çevreye ve insanlara gösteremezler. Ailelerin bu konuda çok dikkatli olması gerek. Otizm belirtileri gösteren çocukların özellikle 3 yaşından önce teşhis edilmesi tedavi şanslarını artırır.”